WHO'ya göre, kalp damar hastalıkları tahmini yıllık 17,9 milyon ölümle küresel ölüm nedeni kabul edilmektedir. Kalp damar hastalıklarında her beş ölümden dördü kalp krizi ve felçten kaynaklanmaktadır. Bu nedenle erken ölümler için erken risk faktörlerini tanımlayıp tedavi ederek önlenmesi büyük önem taşımaktadır.
Kalp damar hastalıkları;
Ayrıca metabolik risk faktörleri arasında yüksek kan basıncı, diyabet, hiperglisemi, dislipidemi ve obezite yer alır.
Kalp damar hastalıklarının birçoğu diyet ve fiziksel aktivitedeki değişiklikler yoluyla değiştirilebilmektedir. Ulusal Kardiyak Rehabilitasyon Denetiminden elde edilen verilere göre; hipertansiyon en yaygın komorbiditedir. Sonrasında hiperkolesterolemi/dislipidemi ve diyabet gelmektedir. Kötü beslenme, bu komorbiditelerde değiştirilebilir önemli bir risk faktörüdür.
Kalp damar hastalıkları gelişme olasılığı sağlıksız beslenme kalıplarıyla ilişkilidir. Bunlar içerisinde aşırı sodyum ve işlenmiş gıda alımı, ilave şekerler, sağlıksız yağların tüketimi yer alır. Ayrıca meyve ve sebzelerin, kepekli tahılların, liflerin, baklagiller, balıkların, sert kabuklu yemişlerin düşük alımı etkilemektedir. Yapılan çalışmalar, beslenmenin en önleyici faktör olabileceğini ve hatta kalp hastalığını tersine çevirebileceğini bildirmiştir. Diyet; aşırı kilo, hipertansiyon, diyabet, dislipidemi gibi diğer risk faktörlerinin yönetiminde önemli bir rol oynamaktadır.
Kalp damar hastalıklarının oluşumunda kısmen değiştirilebilir faktörler arasında hipertansiyon, hiperlipidemi, diyabet ve obezite yer alır. Bunların kardiyovasküler hastalık gelişimi üzerinde hem doğrudan hem de dolaylı gerçek etkileri bulunmaktadır. Uygun beslenme ile doğru yaşam tarzı davranışlarına bağlılığın önleyici ve iyileştirici bir etkisi vardır.
Diyet kalıpları; alışkanlıkla tüketilen yiyecek ve içeceklerin dengesini, çeşitliliğini ve kombinasyonunu kapsar. Bu durum evde veya ev dışında hazırlanan ve tüketilen tüm yiyecek ve içecekleri içerir. Kalp için sağlıklı beslenme kalıplarına bağlılık, optimal kardiyovasküler sağlık ile ilişkilidir. Kardiyovasküler hastalık fetal gelişim ve erken çocukluk döneminde başlar. Yaşamın erken dönemlerinde kalp sağlığına uygun beslenme modellerini benimsemek ve bunu yaşam boyu sürdürmek esastır.
Yaşam boyunca sağlıklı bir vücut ağırlığını korumak, kalp damar hastalıkları riskini azaltmanın önemli bir bileşenidir. Son 30 yılda enerji alımındaki artışlar ve hareketsiz yaşam tarzı pozitif enerji dengesine neden olmaktadır. Bu durum da aşırı vücut ağırlığı artışına sebep olur. Haftada en az 150 dakika orta düzeyde fiziksel aktiviteyle birleştirilmiş sağlıklı bir diyet modeli önerilmektedir. Bununla birlikte, enerji ihtiyaçları bireyin yaşına, aktivite düzeyine, cinsiyetine göre büyük farklılıklar gösterir. Porsiyon kontrolü ve enerji dengesi ile eş zamanlı olarak sağlıklı bir diyet modelinin benimsenmesi önerilir. Bu durum aşırı kilo alımını ve kardiyovasküler hastalık riskini azaltmak için gereklidir.
Meyve ve sebzeler açısından zengin beslenme kalıpları kardiyovasküler hastalık riskinde azalma ile ilişkilidir. Koyu renkli meyve ve sebzeler daha açık renkli meyve ve sebzelere göre daha besleyicidir. Meyve ve sebzeleri çok çeşitli tüketmek, yeterli temel besinleri ve fitokimyasalları sağlar.
Avrupa Kardiyoloji Derneği, kalp damar hastalıkları riskini azaltmak için meyve ve sebzelerin günlük tüketimini önermektedir.
Çalışmalar, tam tahılların kardiyovasküler hastalık riski, inme, kardiyometabolik risk faktörleri arasında olumlu ilişkiler olduğunu bildirmektedir. Tam tahıllar zengin bir lif kaynağıdır. Yapılan çalışmalarda rafine edilmiş tahılların tam tahıllarla değiştirilmesinin daha düşük kalp hastalığı riskiyle ilişkili olduğu gösterilmiştir.
A. Çoğunlukla Bitkilerden Elde Edilen Protein
Soya fasulyesi, diğer fasulyeler, mercimek, nohut ve bezelye yaygın baklagil türleridir. Bu bitki besinleri sadece protein açısından değil, aynı zamanda iyi lif kaynaklarıdır. Yüksek kurubaklagil tüketimi daha düşük kalp damar hastalıkları riski ile ilişkilidir.
B. Balık ve Deniz Ürünleri
Balık ve deniz ürünleri içeren diyet kalıpları, daha düşük kalp damar hastalıkları riski ile ilişkilidir. Haftada en az 2 öğün balık içeren diyet modelleri önerilmektedir.
C. Tam Yağlı Süt Ürünleri Yerine Az Yağlı veya Yağsız Süt Ürünleri
2020 Diyet Yönergeleri Danışma Komitesi'ne göre, az yağlı süt ürünleri kardiyovasküler hastalık riskinde azalmayla ilişkilidir. Tam yağlı süt ürünlerinin yağsız ve az yağlı süt ürünleri ve diğer doymamış yağ kaynakları ile değiştirilmesi önerilir.
D. Et veya Kümes Hayvanları İsteniyorsa Yağsız Kısımları Seçin ve İşlenmiş Formlardan Kaçının
Kırmızı et açısından zengin beslenme kalıpları, daha yüksek kardiyovasküler hastalık insidansı ve mortalitesi ile ilişkilendirilmiştir. Kırmızı ve işlenmiş etin işlenmemiş kümes hayvanları, balık, kabuklu yemişler, baklagiller gibi gıdalarla değiştirilmesi önerilir. Bu durum daha düşük kalp damar hastalıkları ölüm riski ile ilişkilidir.
Diyetteki doymamış yağlar özellikle doymuş ve trans yağların yerini aldıklarında kardiyovasküler faydaları görülmektedir. Doymamış yağın kalp koruyucu etkileri, çoklu ve tekli doymamış yağlardan biraz daha güçlüdür. Çoklu doymamış yağın diyet kaynaklarında soya fasulyesi, mısır, ayçiçek yağları, ceviz, keten tohumu yer alır. Tekli doymamış yağın başlıca bitkisel kaynakları arasında kanola ve zeytinyağı yer alır. Bunlar dışında yüksek yağ içeriğine sahip balıklar, iyi bir omega-3 yağ asitleri kaynağıdır. Sağlıklı diyet modeli için, doymuş ve trans yağlar tropikal olmayan sıvı bitki yağları ile değiştirilmelidir.
Gıda işleme, gıda bulunabilirliği ve beslenme özelliklerinde hem yararlı hem de olumsuz etkilere neden olmuştur. Aşırı işlenmiş gıdanın tüketimi; obezite, kardiyometabolik bozukluklar ve tüm nedenlere bağlı ölümler ile ilişkilidir. İşlenmemiş veya minimum düzeyde işlenmiş gıdalar tercih edilmelidir.
Yaygın ilave şeker türleri arasında glikoz, dekstroz, mısır şurubu, bal ve konsantre meyve suyu bulunur. Eklenen şekerler tip 2 diyabet, koroner kalp hastalığı ve aşırı vücut ağırlığı riski ile ilişkilendirilmiştir. 2020 Diyet Yönergeleri Danışma Komitesi yaşam süresi boyunca ilave şeker alımını en aza indirilmesini önermektedir. İçeceklerdeki ilave şekerler yerine tatlandırıcıların kullanılması, ilave şeker ve enerji alımını azaltmanın yolu olarak önerilmektedir.
Tuz alımı ile kan basıncı arasında doğrudan bir ilişki vardır. Sodyum alımının düşürülmesi hem hipertansif olmayan hem de hipertansif kişilerde kan basıncını düşürür. Böylece hipertansiyonun önlenmesini ve kontrolünü iyileştirir.
Alkol alımı ile kalp damar hastalıkları arasındaki ilişki karmaşıktır. Risk alkol alım miktarına ve modeline göre farklılık göstermektedir. Alkol alımı arttıkça hemorajik inme ve atriyal fibrilasyon riski de artar. Düşük alım, daha düşük kalp damar hastalıkları ve iskemik inme riski ile ilişkilidir. Fakat Amerikan Kalp Derneği, kardiyovasküler hastalıkları iyileştirmek için herhangi bir düzeyde alkol alımının başlatılmasını desteklememektedir.
Beslenme ile ilgili kronik hastalıklar, anne-fetal beslenme kökenlerine dayanmaktadır. Gebelikte aşırı kilo alımı olumsuz gebelik sonuçlarına neden olmaktadır. Bu durum annelerde kalp damar hastalıkları risk faktörlerinin artmasına neden olabilmektedir. Yapılan çalışmalarda kaliteli diyetlerin kalp damar hastalıkları için daha düşük ölüm riskiyle ilişkili olduğu gösterilmiştir.
Kardiyovasküler hastalıkların önlenmesi ve korunması için en faydalı beslenme modelinin düşünülmesi onlarca yıldır tartışılmaktadır. Varsayımlara göre kardiyovasküler hastalıkları önleme ve koruma ilkelerinin bir parçası olan beslenme modelleri tanımlanmıştır. Kalp damar hastalıklarında beslenme için diyet modelleri içerisinde Akdeniz, DASH, Vejetaryen, İskandinav, düşük karbonhidrat ve MIND diyetleri dahildir. Kalp sağlığını geliştirmek için ketojenik diyet ve aralıklı oruç diyetini desteklemek için yeterli kanıt yoktur.
Kalp damar hastalıkları diyetinin;
Akdeniz diyeti; yüksek lifli ürünler, tam tahıllar, sebzeler, meyveler, kabuklu yemişler, zeytinyağı, balık ürünleri ağırlıklıdır. Kalp ve kan damarlarının işleyişi üzerinde yararlı bir etkiye sahip olan bileşenler sağlar. Doymuş yağ asitleri, trans yağ asitleri, özellikle kırmızı et ve et ürünleri alımı sınırlıdır. Akdeniz diyeti, kalbi koruyucu bileşenler sağladığı için kalp yetmezliği ve kardiyovasküler hastalık ölüm riskini azaltır.
DASH diyeti, doğrudan hipertansiyona karşı koymak ve komplikasyon riskini azaltmak için oluşturulmuştur. Kan basıncının yükselmesine neden olan günlük tuz alımını sınırlamaktır. DASH diyet modeli, meyve ve sebzelerin, kuruyemişlerin, sınırlı yağ içeren süt ürünlerinin tüketimini önermektedir. Özellikle baklagillerden elde edilen bitki bazlı proteinlerin tüketimini vurgular. Diyet, kalp damar hastalıkları riskinde azalma ile ilişkilidir. Çalışmalarda DASH diyeti uygulayanlarda, diyet yapmayanlara kıyasla daha düşük kalp yetmezliği gelişimi oranı gözlenmiştir.
Akdeniz diyetinin DASH diyetiyle birleşimi, bir beslenme modeli olan MIND diyetinin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Anti-enflamatuar diyet modeli, nörodejeneratif süreçlere karşı koymayı amaçlar. MIND diyeti; yeşil sebzeler, meyveler, fındık, yağ, balık, az yağlı et ve süt ürünlerini içermektedir. Bu nedenle kardiyovasküler sistemi antiinflamatuar etkilerle koruyan E vitamini, flavonoidler ve folat açısından zengindir. MIND diyetine daha fazla bağlılığın daha düşük kardiyovasküler olay riski ile ilişkili olduğu gösterilmiştir.
Çeşitli vejetaryen diyet türleri vardır. Bu diyet modeli, kardiyovasküler nedenlere bağlı ölüm riskini önemli ölçüde azaltır. Meyve ve sebzeler gibi polifenoller ve flavonoidler açısından zengin olduğundan kalp sağlığında koruyucudur. Amerikan Diyetisyenler Derneği, sağlıklarını iyileştirmek isteyenler için bitki bazlı çeşitli diyet modellerini önermektedir.
Akdeniz ve vejetaryen diyetlerine benzer bir beslenme modelidir. İskandinav ülkelerinde yaşayan insanların beslenme davranışları temel alarak geliştirilmiş bir diyettir. Bu diyet meyve ve sebzeleri, kolza yağını ve somon, uskumru, ringa balığının tüketimini içerir. Doymuş yağ içeren kırmızı et ve ürünlerinin tüketimini sınırlar. Yapılan çalışmalarda İskandinav diyetinin enflamatuar belirteç olan C-reaktif proteinini düşürerek kardiyovasküler sistemi desteklediği gösterilmiştir.
Düşük karbonhidratlı ve yüksek yağlı diyetler karbonhidrat alımını kısıtlar. Mevcut bilimsel yayınlar, kardiyovasküler sistemde de gözlemlenen düşük karbonhidratlı diyetlerin sağlığa yararlı etkilerini göstermektedir. Bu diyetlerin vücut ağırlığı üzerinde faydalı bir etkiye sahip olduğu ve azalmasına yol açtığı kanıtlanmıştır. Düşük karbonhidratlı diyetler daha düşük kardiyovasküler riske katkıda bulunmaktadır.
Diyet bileşenlerine ek olarak yaşam tarzı, fiziksel aktivite miktarı kardiyovasküler hastalığın önlenmesini ve gelişimini etkiler. Bunlar dışında sigara, alkol tüketimi ve stres yönetimi gibi diğer yaşam tarzı unsurları da etkilemektedir.
Gün içerisinde yeterli düzeyde fiziksel aktivite, yaşam kalitesinin artmasına katkıda bulunur. Dünya Sağlık Örgütü yetişkinlerin haftada 150-300 dakika orta düzeyde fiziksel aktivite yapmasını önermektedir.
Fiziksel aktivite kan basıncını düşürür ve kardiyovasküler hastalığın ilerlemesini azaltır. Çalışmalar, fiziksel aktivite yapan kardiyovasküler hastalığı olanlarda, hareketsiz yaşam sürdürenlere kıyasla ölüm riskinin azaldığını göstermektedir. Artan fiziksel aktiviteye sahip kişilerde kalp hastalığı ve kalp yetmezliği gelişme olasılığının da azaldığı kanıtlanmıştır.
Sigara içmek, kalp damar hastalıklarının gelişimi için bir risk faktörüdür. Tütün içmek kan basıncını yükselterek hipertansiyon gelişimine yol açar. Çalışmalar sigara içenler arasında ilerleyici ateroskleroz gözlendiğini göstermektedir. Ayrıca, pasif içiciler de bunları geliştirme riski altındadır.
Alkol tüketimi ile kardiyovasküler hastalık insidansı arasındaki ilişki belirsizdir. Tüketiminin miktarı, kardiyovasküler hastalık üzerindeki etkisi açısından kilit öneme sahip görünmektedir. Aşırı alkol tüketiminin sağlık üzerinde yıkıcı bir etkisi vardır. Hipertansiyon gelişme olasılığını ve kardiyovasküler hastalıktan ölüm riskini artırır.
Kronik strese maruz kalmanın başta kardiyovasküler sistem olmak üzere birçok olumsuz sağlık etkisi vardır. Hipertansiyon gelişimi, aterosklerotik süreçlerin hızlı ilerlemesi, artmış insülin direnci ve buna bağlı obezite ile sonuçlanır. Şiddetli strese maruz kalmanın kardiyovasküler nedenlere bağlı ölüm riskini artırdığı kanıtlanmıştır. Hastalar arasında, farmakolojik ve beslenme tedavisine ek olarak, psikososyal işlevselliği iyileştirmeye yönelik tedavi yapılması önerilmektedir.
Fazla kaloriden kaçınmak, kardiyovasküler hastalık risk faktörlerinin gelişimini durdurmanın ayrılmaz bir parçasıdır. Olumsuz beslenme kalıpları, çeşitli biyolojik, sosyal, ekonomik ve psikolojik faktörler tarafından yönlendirilmektedir. Toplumun her seviyesinden gelen güçlü bir müdahale, popülasyonları daha sağlıklı bir diyete yönlendirebilmektedir. Bu sayede hastalığın ilerlemesi önlenebilmektedir. Diyet ve diğer yaşam tarzı değişiklikleri, kardiyovasküler hastalığın önlenmesinde önemli adımlar olmaya devam etmektedir.
Kalp damar hastalıklarında beslenme programı kişiye özel olarak planlanmaktadır. Kişilerin vücut analizi, beslenme alışkanlıkları, eşlik eden diğer hastalıklarına göre yaşam tarzına uygun beslenme oluşturulmaktadır. Bunun için profesyonel sağlık uzmanlarından destek alınıp planlama yapılmalıdır.
Diyet ve fiziksel egzersiz dahil olmak üzere yaşam tarzı seçimlerinin kardiyovasküler hastalıklar üzerinde etkisi vardır. Bu nedenle, sağlıksız davranışları hedeflemenin kardiyovasküler hastalıkları önleme üzerinde uzun süreli etkileri olabilmektedir. Obezite ve diyabet kardiyovasküler hastalık için en yaygın risk faktörleri arasındadır. Vücut kitle indeksi > 35 kg/m2 olan kişilerde diyabet riski 100 kat daha yüksektirKalp damar hastalıkları riski kilo kaybıyla büyük ölçüde azaltılabilmektedir. Kilo vermeyi hedefleyen diyet müdahalelerinin kalp damar hastalıkları riski üzerinde önemli etkileri olabilmektedir.
Diyet, her şeyden önce uygun şekilde dengelenmeli ve çeşitlendirilmelidir. Böylece kalp koruyucu besinler de dahil olmak üzere birçok değerli sağlık yanlısı bileşen sağlanmalıdır. Bu durumun doğru ve kontrollü şekilde ilerlemesi için diyetisyen desteği almak önem arz etmektedir.
Kalp damar hastalıklarında beslenme hakkında daha detaylı bilgi almak ve kişisel bir diyet planı hizmeti almak istiyorsanız online diyet hizmetimizden bizlere ulaşabilirsiniz. Bunun için whatsapp, telefon numarası veya mail adresinden bizlerle iletişime geçebilir ve detaylı bilgi alabilirsiniz.
Diyetisyen Ece Kirmit web sitesi ve sosyal medya kanallarında bulunan içerikler bilgilendirme amaçlıdır. Tedavi, tanı ve bilgi için iletişime geçiniz.
@ 2023 Tüm Hakları Saklıdır.