Akdeniz diyeti, 1960 yılında Ancel Keys tarafından bulunmuştur. Dünya çapında en çok çalışılan ve iyi bilinen diyet modellerinden biridir. Geleneksel Akdeniz diyet modelinin kökenleri, Akdeniz'i çevreleyen medeniyetlerde bulunmaktadır.
Sağlıklı yiyecekler ve içecekler yönünden zengindir. Bu diyet modeli sürdürülebilir bir yaşam tarzıdır.
Son yıllarda fast-food restoranlarındaki artış ve gıda endüstrisindeki gelişmeler, Akdeniz diyetini 'Batılı' beslenme kalıplarına dönüştürmüştür. Taze meyve ve sebzeler, kabuklu yemişler, baklagiller, tam tahıl ve balık tüketimi azalmıştır. Rafine karbonhidratlar, şeker ve şekerle tatlandırılmış içecekler ve enerjisi yoğun işlenmiş gıdalar bunun yerini almıştır. Hem işte hem de boş zamanlarda daha hareketsiz bir yaşam tarzıyla bu diyet değişiklikleri birleşmiştir. Bu durum son yıllardaki obezite ve kardiyovasküler hastalık salgınındaki artışa büyük katkı sağlamıştır.
Akdeniz popülasyonlarına dayalı çalışmalar, Akdeniz dışındaki bölgelerin, Akdeniz bölgelerindekine benzer Akdeniz diyetini benimseyebileceğine işaret etmektedir. Böylelikle hem uygulanabilirlik hem de sağlık yararları açısından Akdeniz diyeti popülarite kazanmıştır.
Akdeniz diyetini uygulamak, bir kişinin kalori saymasını ve kasıtlı olarak enerji alımını azaltmasını gerektirmez. Çalışmalar, Batı diyetindeki işlenmiş gıdaların, Akdeniz diyetindeki bitkisel gıdalarla değiştirilmesiyle önemli kilo kaybına neden olduğunu göstermiştir. Bu sebeple sağlıklı beslenme ilkeleri uygulanarak kasıtlı enerji kısıtlaması yapılmadan sağlıklı bir diyet planı benimsenmektedir. Bu durum sürdürülebilirlik açısından kolaylık sağlar.
Bu diyet modeli sadece sağlıklı bir diyet değildir. Aynı zamanda ülkeye özgü tarımsal kaynaklara ve kültürlere uyarlanabilen sürdürülebilir bir yaşam tarzı olmaktadır. Gıda sistemi modelinin bir parçası olarak değerlendirilmektedir.
Akdeniz diyetinde sebzeler, meyveler, yağlı tohumlar, kurubaklagiller, tam tahıllar, baharatlar, deniz ürünleri, zeytinyağı yer alır.
İşlenmiş şeker içeren ürünler ve atıştırmalıklar, işlenmiş etler ve trans yağ içeren yiyecekler yer almamaktadır. Bu diyetin temel içeceği sudur.
Akdeniz diyeti ağırlık kontrolü, kalp ve damar hastalıkları ve diyabet riskini azaltmak için etkili diyettir.
Son çalışmalarla, bu diyetin kardiyovasküler sağlık üzerindeki faydalarına dair güçlü kanıtlar sağlamıştır. Obezite, hipertansiyon, metabolik sendrom ve dislipidemi gibi diğer risk faktörlerinde de azalma görülmüştür. Ayrıca çalışmalar, bu diyete olan bağlılığın kardiyovasküler ölümleri azalttığını, dolayısıyla yaşam süresini arttırdığını göstermiştir. Yaşa bağlı daha az bilişsel bozukluk, özellikle Alzheimer hastalığında nörodejeneratif bozuklukların daha düşük olmasıyla ilişkilendirilmiştir.
Et, süt ve tereyağının çok düşük tüketimi nedeniyle, geleneksel Akdeniz diyetinde doymuş yağ alımı düşüktür. Ağırlıklı yağ tüketimi zeytinyağından, çok çeşitli sert kabuklu yemişlerden, tohumlardan ve tam tahılların özlerinden gelir. Fındık, badem, ceviz, LDL denilen kötü kolesterolün ve koroner kalp hastalığı riskini düşürmeye katkıda bulunmaktadır. Bu yiyecekler çok iyi bir omega-6 ve omega-3 ve bitki sterolleri kaynağıdır. Araştırmalar, haftada 5 porsiyon kuruyemiş yemenin koroner kalp hastalığında %40-%60 azalma ile ilişkili olduğunu göstermiştir.
Akdeniz diyetinin bir diğer önemli özelliği, çok yüksek lif içeriği ve biyoyararlanımıdır. Bu durum bağırsak mikrobiyotasını desteklemektedir. Firmicutes denilen kötü bakterileri azalttığı ve Bacteroidetes denilen iyi bakterileri arttığı gösterilmiştir.
Akdeniz diyetinin nispeten düşük çevresel etkisinin olması (su, nitrojen ve karbon ayak izi) olumlu yönüdür. Bu diyet, yalnızca önemli sağlık ve beslenme yararları nedeniyle önerilmemektedir. Düşük çevresel etkisi ve biyolojik çeşitlilikteki zenginliğiyle 'altın standart' bir diyet olarak önerilmektedir. Ayrıca yüksek sosyokültürel gıda değeri ve olumlu yerel ekonomik getirileriyle de ön plandadır. Çevresel ve ekonomik bakış açısıyla, Akdeniz bölgelerinde Akdeniz diyetinin çekirdeğini oluşturan tipik gıdaların üretimi mevcuttur. Bu durum binlerce yıldır sürdürülebilirliğin doğrudan kanıtını sağlamaktadır. Bu üretim sistemi, kırsal sosyal yapılara ve ekonomilere ve biyolojik çeşitliliğin korunmasına katkıda bulunmuştur.
Çalışmalar, Akdeniz diyetine bağlılığın kardiyovasküler hastalık, inme, obezite, diyabet, hipertansiyonda koruyucu bir etkiye sahip olabildiğini göstermiştir. Ayrıca çeşitli kanser türleri, alerjik hastalıklar ve son zamanlarda Alzheimer ve Parkinson hastalığına karşı da koruyucu etkiye sahip bir diyettir.
Akdeniz diyetini oluşturan her yiyeceğin göreceli önemi sonuca göre farklılık göstermektedir. Örneğin, meyve ve sebzelerin bilişsel işlev üzerinde diğer yiyecek gruplarından daha güçlü bir etkisi vardır. Kabuklu yemişlerin kardiyovasküler risk faktörleri ve ölüm oranı üzerinde daha güçlü bir etkisi bulunmaktadır. Margarin, tereyağı gibi yağların zeytinyağı ile değiştirildiğinde, daha düşük kardiyovasküler hastalık riski ile ilişkilendirilmiştir.
Akdeniz diyetini herkes tercih edebilmektedir. Hem sağlık yararları açısından hem de uygulanabilirliğinin kolay olmasından kaynaklı genelde danışanlarıma önerdiğim bir diyettir.
Akdeniz diyetini yapmak ve yaşam tarzı haline getirmek istiyorsanız online diyet hizmetimizden bizlere ulaşabilirsiniz. Bunun için Whatsapp, telefon numarası veya mail adresinden bizlerle iletişime geçebilirsiniz ve detaylı bilgi alabilirsiniz.
Diyetisyen Ece Kirmit web sitesi ve sosyal medya kanallarında bulunan içerikler bilgilendirme amaçlıdır. Tedavi, tanı ve bilgi için iletişime geçiniz.
@ 2023 Tüm Hakları Saklıdır.